17 Ekim 2010 Pazar

Hayatımızın Merkezi

Hastanede geçen iki gecenin ardından nihayet evdeydik. Hastanede hemşirelerin yardımı ile rahat geçen gecelerin acısı evdeki ilk gecede çıktı. Sabaha kadar "parti" yaptık. Oysa hastanede ne güzeldi, Can ağladı mı hemşireler gelip alıyor, uyutup geri getiriyorlardı. Göründüğü kadar kolay değildi hiçbir şey...


Banu'ya refakat ettiğim ilk gece Can, omuzumda uyumuştu. İnanılmaz güzel bir histi. Kendi canından bir parça, kucağında uyuyor. Savunmasız ve sana muhtaç. Baba olduğumu ilk hissetmeye başladığım an...

Evde artık, doğum öncesi öğrendiklerimizi uygulama vakti. Altı nasıl değiştirilir, nasıl beslenir, nasıl uyutulur vs... İlk uygulama benden, evde ilk alt değiştirme deneyimi ve ev halkının şaşkın bakışları altında başarılı bir performans. Öyle ki Banu; "Daha önce kaç çocuk yetiştirdin?" diye sordu bana.


İlk geceyi atlattıktan sonraki Can'lı hayat enteresan olaylarla doluydu. İlk kakasını yapması için gözünün içine bakmak ve yaptığında da sevinmek, fazla uyuduğunda uyandırmak için çeşitli şaklabanlıklar yapmak, süt emebildiğini görüp sevinmek gibi... Biz Can'ı doyurduğumuzu sanıyorduk, ta ki bir hafta sonraki kontrolde kilo alamadığını öğrenene kadar. 3640 gr. dünyaya gelen Can, hastane çıkışı normal kilo kaybı ile 3400 gr. gelmişti eve ama kontrole gittiğimizde 3250 gr.'a kadar düşmüştü kilosu. Mecburen mamaya başladık, hemşirelerin ev ziyaretine kadar toparlamalıydık durumu. 

Artık yeni bir dönem başlamıştı hayatımızda, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, olmasındı da zaten. Biz Can'a, Can ise dünyaya alışmaya çalışıyordu. Hayatımızın merkezi Can'dı artık.

7 Ekim 2010 Perşembe

14 Temmuz 2009, Saat 14:30

Benim için hayatın yeniden başladığı an. Canımdan çok sevdiğim, biricik oğlum Can'ın bize merhaba dediği an. Annesini doğumhaneye göndermemizle başlayan heyecanlı bekleyiş ve doğumhanenin kapısında belirdiği andaki yaşanan tarif edilemez sevinç. O anda herkes o kadar heyecanlanmıştı ki, bebek odasının camından Can'ı hazırlamalarını seyretmek için annesinin doğumhaneden çıkışını kimse beklememişti. :) İnsan ne yapacağını şaşırıyor gerçekten. Daha önce de yeni doğmuş bebek görmüştüm, arkadaşlarımız doğum yaptıklarında ziyaretlerine gittiğimizde, bebeğe dokunmaya korkan ben, sanki yıllardır bebek tutarcasına oğlumu kucakladım o gün. Ne bir endişe, ne bir tereddüt. İnsanın kendinden bir parça olunca işler değişiyor. 


Aslında o gün sıradan bir gündü. Rutin kontrollerden biri için ve NST testi için gitmiştik hastaneye. Daha bir hafta vardı doğuma. NST ve kontrol de normal geçmişti. Ama ne olduysa, eve dönmek üzere hastaneden çıkarken oldu. Annecik Banu'nun farkettiği bir durum, o gün doğuma girilmesini gerektirdi. Hazırlıksızdık oysa. Ne çantamız hazırdı ne de yanımızda olmak isteyen annelerimiz yanımızdaydı. Banu, odası hazırlanıp odasına çıkarıldıktan sonra, jet hızıyla gidip geldim eve. Her şeyi almıştım; çanta, anneler... Sonrası gergin bir bekleyiş ve ardından gelen sevinç gözyaşları.

Bu blog, sevgili oğlum Can Levent Duran'a adanmıştır. Biraz geç başladım ama bundan sonraki tüm gelişmeler burada olacak. Büyüdüğünde kendisine devretmek üzere, başlıyorum...